2023 yılının ilk çeyreğinde Türkiye'nin merkezi yönetim bütçesi 711 milyar lira açık verdi. Kamu harcamaları ve faiz ödemeleri artarken, bütçe gelirleri beklenenin altında kaldı. Ekonomik belirsizlikler ve borç yükü artıyor. Bu durum, mali istikrarsızlık ve enflasyon gibi sorunları beraberinde getiriyor.
2023 yılının ilk çeyreğinde merkezi yönetim bütçesi 711 milyar lira ile rekor düzeyde açık verdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın verilerine göre, mart ayında merkezi yönetim bütçe harcamaları geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 48,3 artışla 1 trilyon 27,7 milyar liraya ulaştı. Bütçe gelirleri ise yüzde 58,4 artışla 766,3 milyar lirada kaldı ve bir ayda 261,5 milyar lira açık verildi.
Mart ayında faiz dışı bütçe harcamaları yüzde 40,2 artışla 866,5 milyar lira olurken, faiz ödemeleri yüzde 116,3'lük bir artışla 161,2 milyar lirayı buldu. Devletin görevleri gereği tüm alanlara yaptığı harcamanın yaklaşık beşte biri kadar bir kaynağı faiz yuttu. Faiz dışı bütçe dengesi ise 100,2 milyar lira açık verdi.
Bütçe gelirlerinin en büyük bölümünü oluşturan vergide ocak-mart dönemi tahakkuku geçen yılın eş ayına göre yüzde 40,6 artışla 3 trilyon 332,6 milyar lira oldu. Aynı dönemde tahsilat yüzde 50,5 artışla 2 trilyon 22,7 milyar lira tutarında gerçekleşti. Geçen yıl ilk üç ayda yüzde 56,7 olan vergi tahsilatının tahakkuka oranı bu yıl yüzde 60,7’ye yükseldi.
Vergi dışında en büyük genel bütçe gelir kalemi olan ve yılbaşında yüzde 43,93'lük yeniden değerleme oranında artırılan faiz, pay ve cezalarda üç aylık tahsilat 191,3 milyar lira ile geçen yılın aynı dönemindekinin sadece yüzde 23,7 üzerinde gerçekleşti. Teşebbüs ve mülkiyet gelirleri, alınan bağış ve yardımlar ile özel gelirler, sermaye gelirleri ve alacaklardan tahsilatlarla birlikte toplam “genel bütçe” gelirleri üç ayda yüzde 47,3 artışla 2 trilyon 323,7 milyar liraya ulaştı.
Bütçe açığının ekonomik etkileri arasında artan borç yükü öne çıkıyor. Açık büyümeye devam ettikçe borç yükü de artıyor. Açığı kapatmak için sürekli borçlanmaya ihtiyaç duyan devletin sırtına giderek daha yüksek faiz yükü biniyor. Bu durum, mali istikrarsızlık sarmalına neden oluyor ve devletin asli hizmetleri için gerekli harcamaların önüne geçebiliyor.
Biriken borç yükü, gelecek nesiller üzerinde de baskı yaratıyor. Bütçe açıklarının bir diğer olumsuz sonucu da enflasyon. Açığı borçla finanse etme yöntemi, ekonomideki para arzını artırıyor. Artan para arzı ile para biriminin değeri düştüğü için fiyatlar yükseliyor. Bu da bireylerin satın alma gücünü aşındırıyor ve ekonomik istikrarı zorlaştırıyor.
2025-2027 Orta Vadeli Program’da (OVP), bu yılın tümünde 1 trilyon 930,7 milyar lira düzeyinde bir merkezi yönetim bütçe açığı öngörülüyor. Son bir yılda bütçe harcamaları 11 trilyon 743,9 milyar, bütçe gelirleri 9 trilyon 440,4 milyar ve bütçe açığı 2 trilyon 303,5 milyar lira olarak gerçekleşti. Bu durum, Türkiye ekonomisinin mali dengesizliklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Son bir yılda 1 trilyon 483,9 milyar liralık faiz ödendi. Faiz dışı denge 819,6 milyar lira açık verdi. Bu veriler, Türkiye'nin mali yapısında köklü değişiklikler yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Ekonomik istikrarın sağlanması için gerekli adımların atılması önem arz ediyor.